17 Ekim 2013 Perşembe

Zerdüştilik üzerine - A Sirac Kekuyon

Zerdüştilik

Zerdüştilik denilince Gathalar’da şekillenen sistem kastedilir.. Bunu öncelikle kaydedelim..

Ben Zerdüştilik ve giderek Kürdistan’daki mitolojik eğilimleri 23 yıldan beridir araştırıyor ve neredeyse her adımda yeniden düşünüyorum. Daha önce öğrendiklerimi çoğu kez takviye ediyor, ama yine de fazla seyrek olmamacasına, yepyeni ve daha önce öğrendiklerimi gözden geçirmemi emreden bulguları beynime nakş etmek durumunda kalıyorum.

Erdoğan gibi ezbercilerin anlayamayacakları, pastoral ve yarı pastoral dönemden beri her döneme ışık tutan Zerdüşt öğretisi’nin, öğreti olarak hala diri olduğudur. Söz konusu güçlü öğreti Kürdistani karekterinden dolayı AKP Faşizmi’nin stratejistleri tarafından hedef alınıyor, küçümsenmeye çalışılıyor. Amaç Kürtler’i geçmişlerine düşman etmek, onları tarihlerinden, kültürlerinden kopararak, tabir caizse çırılçıplak orta yerde bırakmaktır. Bu gerici güruh,esmekte olan İslamist rüzgarı da arkalarına almış bir vaziyette yürüyor, hırlayıp gürlemekte pek acleci davranıyorlar.

Peki, Zerdüştizm gerçekten vaktini, kültür düzeyinde de olsa doldurmuş mudur? Biraz buna bakalım..

Zerdüştizm hakkında bilinmeyen, yanlış ifade edilen çok şey var.. Bunların önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

-Zerdüştizm, Ortadoğu’nun diğer dinlerinin aksine, eklektik değil, kendi içinde bütünlüklü bir öğretidir. Mesela Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet; üçü de bir Zagros uygarlığı olan Sumerler’in “Tufan”la ilgili yazılı metinlerindeki bazı “satırları” biraz değiştirerek Noaks ark, Nuh’un Gemisi gibi bir menkibeyi ayrı ayrı yaratmış, kendi metinlerine eklemişlerdir. Belki Sümer lerin “tufan metni” bir Sümerli peygambere inmiştirç Bilemeyiz. Fakat elimizdeki gerçeği de biz kulak ardı edemeyiz. (bu arada kaydedeyim; Sümer Dili’nde kullanılan 90 cıvarında kelime’nin bugünün Kürtçesinde neredeyse aynen kullanıldığını saptadım. Bana küfür eden dil bilimcilere ithaf olunur). Akl-ı evvel bazı “araştırmacı din adamları” bu menkibeye o kadar inanmışlardır ki, söz konusu gemiyi Ağrı’nın eteklerinde veya Cudi Dağı’nda arayıp durmaktadırlar. Bunun gibi pek alıntı da Grek Logos’undan veya Mısır Mitolojisi’nden de alınmıştır.

-Zerdüştizm’de İnsanlar ve hayvanlar merkezi bir alırlar. Özellikle zeka sahibi insanlar iyilik ve kötülükleri ile bu din tarafından mercak altına alınmışlardır. İnsan, Tanrıdan bağımsızdır. Yapacağı her şeye kendisi karar verir. Kötü güçle işbirliği yapmak ve iyinin takipçisi olmak onun takdirine kalmıştır. Zerdüştizm’de tanrıdan sadece arkadaşça istekte bulunulur. Her sıkıştıkça dualarla isteklerde bulunmak geçersizdir. Karşılaşılan güçlüklerden çıkış yolunu insanın kendisi bulmak zorundadır. İnsan Kötü ile mücadelede ciddi bir öznedir.

-Zerdüşt Dini ASLA BARIŞÇI DEĞİLDİR! Bu dinin ruhunda devrimci bir kavga hakimdir. “Kötü ile uzlaşmayın!”, “Kötü ile savaşın” diyen bir dindir bu. Zerdüşt’e göre kavga heryede vardır ve zorunludur. Gökteki yıldızlar kendi düzenleri için sürekli bir savaş halindedirler (Büyük Kosmos). Gerçekte de yanlış olarak “yerçekimi” denilen büzüştürücü dış baskıya karşı iç direniş odakları yok olmayı engeller. Toplum içinde de hakim sınıflara karşı üreticilerin kifayetsiz direnişi vardır. Ferdin kendisinde de içte bir mücadele vardır. Kişinin kötü yanı ile iyi yanı sürekli bir mücadele halindedir (Küçük Kosmos). Bir bütün halinde ele alındığında canlılar yaşamak için biribirleri öldürüp yerken, Av sahaları için kavgalar verilirken nasıl barışçılıktan bahsedilir.

Diğer dinlerde de şiddet vardır. Fakat onlardaki şiddetin karekteri değişiktir. Tewrat’ta şiddet ırkçı bir şiddettir. Bu kitapta en bariz şiddet anlatımını ve sebebini Tesniye “sure”sinde buluruz. Şöyle der: “Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın bastığı yer sizin olacak.” En tipik ırkçılık budur..

İslam’da şiddet Allah’ı inkar edenlere karşı uygulanır. Onlar kılıçtan geçirilir Bakara’dan tutun tevbe suresine, oradan Nisa’ya, Maide’den Nur suresine kadar pek çok surede Müşriklere, “İffetsiz” farz edilen kadınlara şiddet uygulamak mecburidir.. Dolayısı ile İslam’da da barışçılık lafta kalır.

İncil’in yazılı metninde fiili şiddet yoktur. Hatta “sana bir tokat atana öbür yanağını dön” şeklinde ifadeler de yer alır. Ama Hristiyanlığın fiilinde büyük bir kadın düşmanlığı, engizisyon mahkemelerinin tekelindeki işkence ve zorla hristiyanlaştırma vardır. Kadınlara karşı “cadı avı” bunun tipik misallerindendir. Hristiyanların iç mezheb çekişmelerinde bile milyonlarca insanın öldürüldüğü bilinir (Özellikle Katolik-Ortodoks Savaşlarında). Oysa bu din zayıfların ve kölelerin dini olarak ortaya çıkmıştı.

-Zerdüşt Dini’nde dişe diş bir sınıfsal mücadele söz konusudur. Bu, birey tarafından alınan tavır hem mücadelenin kazanılması konusunda, hem de bireyin ölümden sonraki geleceği açısından belirleyicidir. Böylesine adil bir görevlendirme hangi dinde var, merak ediyorum. Kısacası Zerdüştizm’de hedef somuttur, eğer zafer kazanılacaksa somut bir savaşla kazanılacaktır.

Zerdüştizmde iki güç çarpışır. Birinci güç üreticilerden oluşur. Bunların görevi emeklerinin ürünü olan tarımsal ve hayvancılık alanındaki kazançlarını savunmaktır. Üreticilerin karşısında devlet makinasını elinde tutan Kavalar ve Karapanlardır. Kavalar küçük prenslerdir (Feodal Bey). Karapanlar ise bu prenslerle her alanda işbirliği yapan rahiplerdir (zamanımızın şeyhleri). Bunlar zor kullanarak sığırlara, şaraba, tahıllara el koyarlar. Hayvanları üreticilerin bakışları arasında tanrılara kurban eder ve şarapla (Homa ile) birlikte yer içerlerdi.

Bu büyük adaletsizlik, ilk gençlik yıllarından ittibaren Zerdüşt’ün yok etmek istediği bir adaletsizliktir. Bu konu açıldığında daha çok şeyler yazılması gerekir ve Gathalar’dan alıntılar yapılarak daha somut bir anlatıma kavuşturulabilir...

-Zerdüşt’ün kullandığı mantık diyalektik mantıktır. Bu mantık onun bütün çözümlemelerine hakimdir. Ufak bir misal vererek konuyu geçmek zorundayım (makalenin uzamaması için):

Şunu iyi kavrayarak okuyunuz; Yasna 30...

3. Evet bunlar iki temel güçtürler (ruhturlar), ki bunlar kendilerini ikiz (zıt ikizler imişler gibi) açığa vururlar; düşüncede, sözde ve eylemde; İyi ve Kötü (zıtların birliği). Akıllı olan, bu iki güç arasında bir defada doğruyu seçer, ahmak (ise onu) değil.

4. Ne zaman ki bu iki güç ezelde (başlangıçta) bir araya geldi, hayat ve hayat olmayanı yarattılar (zıtların mücadelesi). En nihayetinde (ölümden sonra) Kötü Hayat Yalan’ın takipçileri için olacaktır, fakat En İyi Düşünce (cennet) imanlılar içindir.

Bu kadar ışık saçan 3000 yıllık başka bir metin var mıdır şöyle bir düşünün?

2012-07-24

A Sirac Kekuyon