17 Ekim 2013 Perşembe

Zerdüştilik üzerine - A Sirac Kekuyon

Zerdüştilik

Zerdüştilik denilince Gathalar’da şekillenen sistem kastedilir.. Bunu öncelikle kaydedelim..

Ben Zerdüştilik ve giderek Kürdistan’daki mitolojik eğilimleri 23 yıldan beridir araştırıyor ve neredeyse her adımda yeniden düşünüyorum. Daha önce öğrendiklerimi çoğu kez takviye ediyor, ama yine de fazla seyrek olmamacasına, yepyeni ve daha önce öğrendiklerimi gözden geçirmemi emreden bulguları beynime nakş etmek durumunda kalıyorum.

Erdoğan gibi ezbercilerin anlayamayacakları, pastoral ve yarı pastoral dönemden beri her döneme ışık tutan Zerdüşt öğretisi’nin, öğreti olarak hala diri olduğudur. Söz konusu güçlü öğreti Kürdistani karekterinden dolayı AKP Faşizmi’nin stratejistleri tarafından hedef alınıyor, küçümsenmeye çalışılıyor. Amaç Kürtler’i geçmişlerine düşman etmek, onları tarihlerinden, kültürlerinden kopararak, tabir caizse çırılçıplak orta yerde bırakmaktır. Bu gerici güruh,esmekte olan İslamist rüzgarı da arkalarına almış bir vaziyette yürüyor, hırlayıp gürlemekte pek acleci davranıyorlar.

Peki, Zerdüştizm gerçekten vaktini, kültür düzeyinde de olsa doldurmuş mudur? Biraz buna bakalım..

Zerdüştizm hakkında bilinmeyen, yanlış ifade edilen çok şey var.. Bunların önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

-Zerdüştizm, Ortadoğu’nun diğer dinlerinin aksine, eklektik değil, kendi içinde bütünlüklü bir öğretidir. Mesela Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet; üçü de bir Zagros uygarlığı olan Sumerler’in “Tufan”la ilgili yazılı metinlerindeki bazı “satırları” biraz değiştirerek Noaks ark, Nuh’un Gemisi gibi bir menkibeyi ayrı ayrı yaratmış, kendi metinlerine eklemişlerdir. Belki Sümer lerin “tufan metni” bir Sümerli peygambere inmiştirç Bilemeyiz. Fakat elimizdeki gerçeği de biz kulak ardı edemeyiz. (bu arada kaydedeyim; Sümer Dili’nde kullanılan 90 cıvarında kelime’nin bugünün Kürtçesinde neredeyse aynen kullanıldığını saptadım. Bana küfür eden dil bilimcilere ithaf olunur). Akl-ı evvel bazı “araştırmacı din adamları” bu menkibeye o kadar inanmışlardır ki, söz konusu gemiyi Ağrı’nın eteklerinde veya Cudi Dağı’nda arayıp durmaktadırlar. Bunun gibi pek alıntı da Grek Logos’undan veya Mısır Mitolojisi’nden de alınmıştır.

-Zerdüştizm’de İnsanlar ve hayvanlar merkezi bir alırlar. Özellikle zeka sahibi insanlar iyilik ve kötülükleri ile bu din tarafından mercak altına alınmışlardır. İnsan, Tanrıdan bağımsızdır. Yapacağı her şeye kendisi karar verir. Kötü güçle işbirliği yapmak ve iyinin takipçisi olmak onun takdirine kalmıştır. Zerdüştizm’de tanrıdan sadece arkadaşça istekte bulunulur. Her sıkıştıkça dualarla isteklerde bulunmak geçersizdir. Karşılaşılan güçlüklerden çıkış yolunu insanın kendisi bulmak zorundadır. İnsan Kötü ile mücadelede ciddi bir öznedir.

-Zerdüşt Dini ASLA BARIŞÇI DEĞİLDİR! Bu dinin ruhunda devrimci bir kavga hakimdir. “Kötü ile uzlaşmayın!”, “Kötü ile savaşın” diyen bir dindir bu. Zerdüşt’e göre kavga heryede vardır ve zorunludur. Gökteki yıldızlar kendi düzenleri için sürekli bir savaş halindedirler (Büyük Kosmos). Gerçekte de yanlış olarak “yerçekimi” denilen büzüştürücü dış baskıya karşı iç direniş odakları yok olmayı engeller. Toplum içinde de hakim sınıflara karşı üreticilerin kifayetsiz direnişi vardır. Ferdin kendisinde de içte bir mücadele vardır. Kişinin kötü yanı ile iyi yanı sürekli bir mücadele halindedir (Küçük Kosmos). Bir bütün halinde ele alındığında canlılar yaşamak için biribirleri öldürüp yerken, Av sahaları için kavgalar verilirken nasıl barışçılıktan bahsedilir.

Diğer dinlerde de şiddet vardır. Fakat onlardaki şiddetin karekteri değişiktir. Tewrat’ta şiddet ırkçı bir şiddettir. Bu kitapta en bariz şiddet anlatımını ve sebebini Tesniye “sure”sinde buluruz. Şöyle der: “Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın bastığı yer sizin olacak.” En tipik ırkçılık budur..

İslam’da şiddet Allah’ı inkar edenlere karşı uygulanır. Onlar kılıçtan geçirilir Bakara’dan tutun tevbe suresine, oradan Nisa’ya, Maide’den Nur suresine kadar pek çok surede Müşriklere, “İffetsiz” farz edilen kadınlara şiddet uygulamak mecburidir.. Dolayısı ile İslam’da da barışçılık lafta kalır.

İncil’in yazılı metninde fiili şiddet yoktur. Hatta “sana bir tokat atana öbür yanağını dön” şeklinde ifadeler de yer alır. Ama Hristiyanlığın fiilinde büyük bir kadın düşmanlığı, engizisyon mahkemelerinin tekelindeki işkence ve zorla hristiyanlaştırma vardır. Kadınlara karşı “cadı avı” bunun tipik misallerindendir. Hristiyanların iç mezheb çekişmelerinde bile milyonlarca insanın öldürüldüğü bilinir (Özellikle Katolik-Ortodoks Savaşlarında). Oysa bu din zayıfların ve kölelerin dini olarak ortaya çıkmıştı.

-Zerdüşt Dini’nde dişe diş bir sınıfsal mücadele söz konusudur. Bu, birey tarafından alınan tavır hem mücadelenin kazanılması konusunda, hem de bireyin ölümden sonraki geleceği açısından belirleyicidir. Böylesine adil bir görevlendirme hangi dinde var, merak ediyorum. Kısacası Zerdüştizm’de hedef somuttur, eğer zafer kazanılacaksa somut bir savaşla kazanılacaktır.

Zerdüştizmde iki güç çarpışır. Birinci güç üreticilerden oluşur. Bunların görevi emeklerinin ürünü olan tarımsal ve hayvancılık alanındaki kazançlarını savunmaktır. Üreticilerin karşısında devlet makinasını elinde tutan Kavalar ve Karapanlardır. Kavalar küçük prenslerdir (Feodal Bey). Karapanlar ise bu prenslerle her alanda işbirliği yapan rahiplerdir (zamanımızın şeyhleri). Bunlar zor kullanarak sığırlara, şaraba, tahıllara el koyarlar. Hayvanları üreticilerin bakışları arasında tanrılara kurban eder ve şarapla (Homa ile) birlikte yer içerlerdi.

Bu büyük adaletsizlik, ilk gençlik yıllarından ittibaren Zerdüşt’ün yok etmek istediği bir adaletsizliktir. Bu konu açıldığında daha çok şeyler yazılması gerekir ve Gathalar’dan alıntılar yapılarak daha somut bir anlatıma kavuşturulabilir...

-Zerdüşt’ün kullandığı mantık diyalektik mantıktır. Bu mantık onun bütün çözümlemelerine hakimdir. Ufak bir misal vererek konuyu geçmek zorundayım (makalenin uzamaması için):

Şunu iyi kavrayarak okuyunuz; Yasna 30...

3. Evet bunlar iki temel güçtürler (ruhturlar), ki bunlar kendilerini ikiz (zıt ikizler imişler gibi) açığa vururlar; düşüncede, sözde ve eylemde; İyi ve Kötü (zıtların birliği). Akıllı olan, bu iki güç arasında bir defada doğruyu seçer, ahmak (ise onu) değil.

4. Ne zaman ki bu iki güç ezelde (başlangıçta) bir araya geldi, hayat ve hayat olmayanı yarattılar (zıtların mücadelesi). En nihayetinde (ölümden sonra) Kötü Hayat Yalan’ın takipçileri için olacaktır, fakat En İyi Düşünce (cennet) imanlılar içindir.

Bu kadar ışık saçan 3000 yıllık başka bir metin var mıdır şöyle bir düşünün?

2012-07-24

A Sirac Kekuyon

30 Ağustos 2013 Cuma

Zerdüşt - Zerdeşt ne demektir?


Tam adı Zer-deşt-ra-spi- tma olan Kürtçe’de zer: sarı deşt:(ova) tréj-keskin ışın-ra: (-e hali)- spi:beyaz tma: bize veren bizi ışınlayan bize yayılan anlamını taşımaktadır. 

Zerdüşt'ün annesinin adı
Poroşpa po:saç-şpaak spi beyaz:= Ak saçlı demektir.

Babasının adı
Doghahova’dır. Dog-dog:korkutan heybetli azametli hahova nara, haykırış demektir; Korkutan nara demektir.

Med soyundan olup, Urmiye bölgesinde M.Ö. 6’ncı yüzyıl 660 yılında dünyaya geldiği söylenmektedir. Yeryüzünün ilk filozofu olduğu söylenir. Kimi tarihçiler peygamber olduğunu söylerler. Avrupalılar dünyanın ilk diyalektikçisi Antik Yunan filozofu Herakleitosu söylerler. Doğumu M.Ö. 480-540 olarak bilinir. Oysa Zerdeşt ondan tam 120 ile 280 yıl önce diyalektikten bash etmiştir. Diyalektiği Mezopotamya’dan Antik Yunan’a taşıyabilmiştir. Kimileri ilk olarak Thalesi göstermiştir. Oysa Zerdeşt Thales’ten 45 ile 55 yıl önce dünyaya gelmiştir. Her iki filozofta Zerdeşt’ten bahs etmiştir. Sadece onlarda değil Filozof Anaxsimenes, Anaximandors, Nietzsche bu Antik Yunan filozofları da Zerdeşt’ten bahs etmişlerdir. Demek ki sonrakiler öncekilerden bahs ederler. Yer yüzünde tek tanrı kavramını ilk kullanan kişidir.

Hikmet ve bilgi anlamında taşıyan kutsal kitabı

AVESTA Kürtçe’de
A- Ahora;
V- Valehî-feza, boşluk, uzay;
E- Erd-ax-yer-toprak;
S-  Sor-kızıl güneş;
T- Tav-aydınlık-ışık;
A- Av-Su anlamlarına da gelir.

Avesta'ya göre ilk insan yani Gayo Mareton. G : Kürtçe’de Guha oluşmuş yetişmiş, pişmiş, olmuş; Mareton ise Mérani, cesaret, yiğitlik anlamını taşımaktadır. 

Avesta’nın 4 temel ilkesi vardır. Bunlar sırasıyla Güneş yani aydınlık, yer, toprak, su ve havadır. Var olan her şeyin karşılığının olduğunu söyler; yani kötülüğe karşı iyilik, günaha karşı sevap, savaşa karşı barış, çirkine karşı güzel, sömürüye karşı özgürlük, cehenneme karşı cennet gibi uzayıp gider.

Bazıları Zerdeşt ve Zertdeştiler hakkında ateşperest olduklarını söylerler. Külliyen yanlıştır. Tıpkı yukarıda değindiğim gibi Avesta’nın temel saydığı diğer üç yani yer, su, hava gibi güneşte aydınlık yani bereket, iş, emek, üretim anlamı taşıdığını gecenin yani karanlığın istirahat, dinlenme ve hala bilinmezlik, tembellik anlamını taşıdığını söyler.

Zerdeştiliğin izleri hala Kürt adetlerinde kendini hissettirir. Kürtler bugün bile vé rojé kî: bu güneş hakkı içinvé petıké kî: bu alev hakkı için derler. Bilindiği gibi Müslümanlıkta ateşle ibadet şiddetle ret edilmesine rağmen geçen yazımda sizlere Guti-Cudi’den detaylı bir şekilde bahs etmiştim. Dağın tepesindeki sefine denen düzlükte insanlar halkla biçiminde saf tutarlar. Sofular saçın içene köz doldurarak ortaya koyup her bir Sofu dişlerinin arasına bir köz alarak sıralı halka üfler ve inanışa göre onları günahtan arındırırlar. Daha sonra erbane denen defi çalarak beyit ve kasidelerle ritimlendirerek devam ederler. Yaşları kırkın üzerinde olan her bölgeli bunu çok iyi bilir Allah’a en yakın olan ve üzerinde namaz kılınan seccadeye Kürtçe’de Mûzer denir. Mû kıl, zer güneş (sarı) anlamına gelmektedir. 


Kürtlerin diğer bir yemin şekli ise Quran û Mıshef (Kuran ve Mushaf’tır). Tarihçilerin çoğu Mushaf’ın Avesta olduğundan bahs ederler. Kürtlerde meşhur bir espri de vardır; "Xwedé lı wé dıné jî lı wée dıné j îme jı agır bé par nekî: Allah bu dünyada da öbür dünyada da bizi ateşten mahrum etmesin!" derler. 

Bundan 4350 yıl önce kutlandığı söylenen ve günümüzde de her yıl 21 Mart’ta kutlanan Newroz bayramında büyük ateşler yakılarak üstünden atlanır ve bu atlamayla günahlarının arındığı söylenir. Bol tarih ve kültürlü günlere.


M.Salih YAYAN

Zerdüştün yaşadığı dönem ve toplumun özellikleri



Zerdüşt’ün İ.Ö 1000-600 yılları arasında yaşadığı belirtilir. Bu dönemde Babil iktidarı güçsüzleşirken yerine Asur iktidarı egemen hale gelir. Fetih, talan ve ticareti iç içe geliştirerek güçlenen Asur devleti aynı zamanda insan kellelerinden kaleler yapması, asimilasyon, soykırım ve sürgün uygulamalarıyla da ünlüdür. Devletçi uygarlığın o dönemdeki mirasçısı ve merkezi olan bu devlet, Asur halkı da dahil olmak üzere Ortadoğu’daki tüm halkların başına büyük bir bela olmuştur. 

Demokratik uygarlık cephesinde ise Mezopotamya’nın güneyinde Sami toplumuna bağlı kabilelerin direnişleri, Yukarı Mezopotamya ve İran coğrafyasında ise Aryenik toplulukların direnişleri vardır. Aryenlerden öne çıkanlar ise Uruarti ve Nairi aşiretlerinin birleşerek kurdukları Urartu krallığı ile Med ve Pers topluluklarıdır. Aryen ve Sami toplulukların kesintisiz direnişleri ve Babil ile çatışmasına rağmen Asur köleci emperyalizmi engellenememektedir. Urartuların uzun süreli direnişi, tüm görkemliliğine rağmen tehlikeyi bertaraf etme gücüne ulaşamaz. Çünkü zaman zaman büyük başarılar elde etseler de Aryen toplulukları birleştiremezler. Güçlü bir ataerkil aşiret düzeni ile devlet arasında sıkışan Medler, üstesinden gelemedikleri sorunlarla boğuşmaktadırlar. Asur devletinin güneyden, Turanilerin ise doğudan gittikçe şiddetlenip yaygınlaşan saldırıları sürmektedir. Dıştan yönelen tehditler yanında Aryen toplumunun kendi içinden kaynaklanan sorunlar da çok ağırdır. Mitraizm, toplumun sorunlarını çözecek ideoloji olmaktan uzak kılınmıştır. Başta Zerdüşt’ün mensubu olduğu Medler olmak üzere Aryen topluluklarda kendi değerlerinden uzaklaşma, düşünsel ve fiziksel tembelliğin yaygınlaşması, yozlaşma had safhadadır. Tarım-köy kültürünün yaratıcısı ve neolitiğin öncüsü Aryen toplumundan eser kalmamış gibidir. Elde kalan çok az değer de dar dinsel kalıplar içinde, gerçek anlamlarından oldukça uzak şekilde yaşatılmaya çalışılır. En kötüsü de toplum, içinde bulunduğu baş aşağı gidişi değiştirilemez kader olarak görüp razı olmaktadır. Din adamları, alimler ve yerel önderliklerin çoğunluğu Asur devletinin işbirlikçileridir. Kalan çok az kısmı ise ancak dar topluluklar ve bölgelerde etkin olabilmektedirler.

Neolitik devrimin ve tarım kültürünün yarattığı değerler gözden düşmüş, birliğini kaybeden ve oldukça zayıflayan Aryen toplumu dağılmayla yüz yüze kalmıştır.Ülkenin güneyindeki aşiretler ise ciddi anlamda direnecek güçte değillerdir.İç ve dış tehditler Aryen toplumunu tarihten tasfiye olmanın eşiğine getirmiştir. Aryen toplulukları için iki yol belirir. Ya direnişlerinin başarısızlığı ve/veya teslim olma yoluyla toplumsal tarihten silinme. Ya da varlıklarını ve özgürlüklerini korumalarını sağlayacak ideoloji, felsefe, yol-yöntem, önderlik ve örgütlenme yaratarak, birliklerini sağlayarak, hem kendileri ve hem de diğer halklar için hakikatin yaşanmasını yeniden mümkün kılacaklardır. 

İşte Zerdüşt, böyle bir tarihsel-toplumsal ihtiyaç sonucunda ortaya çıkar. Zerdüşt, bu hedefe ulaşmak için, özgürlüğün ve adaletin kaybedildiği noktada aranması gerektiğinin farkındadır. Bu bilinçle özünde Neolitik devrim ve tarım-köy kültürünü yeniden canlandırmak; buna dayalı toplumsal birliği sağlamak, zihniyet ve kişilikte devrim yaparak devletçi uygarlığa karşı direnmek ve toplumu özgürleştirmek ister.

Zerdüşt kimdir?


Zerdüşt - Zerdeşt Kimdir ?

Kişilik, düşünce, eylem ve yaşam tarzı birbirini tamamlayacak şekilde bir bütünlük oluşturmak, en fazla da tarihte halk öncüsü ve önderi olarak öne çıkanların temel özelliğidir. Bu nedenle Zerdüşt’ün kişiliğini tanımamız, onun öğretisini de daha iyi tanımamıza yardımcı olacaktır.
Zerdüşt’ün kişiliği ve öğretisi hakkında farklı görüşler vardır. Kimileri peygamber veya din öğretisi önderi olduğunu, kimileri de filozof veya felsefe kuramcısı olduğunu savunurlar. Peygamberlik geleneğinin de toplumun zihinsel ve yapısal gelişim sürecine bağlı olarak ortaya çıktığı açık olduğu için biz bu kesin ayrımlara gitmekten kaçınarak Zerdüşt ve öğretisini tanımaya çalışacağız. 

Zerdüşt’ün kişiliği konusunda farklı tezler vardır. Zerdüşt öğretisini geliştiren üç tane peygamber olduğunu ve günümüzde Zerdüşt olarak bilinenin ise üçüncü ve sonuncusu olduğunu savunanlar vardır. Bu tezlerde iddia edildiği gibi Zerdüşt adıyla anılan birden fazla kişilik de olabileceği gibi Zerdüşt öğretisi de uzun süreçte geliştirilip sistematize edilmiş olabilir. Kaldı ki toplumsal tarih boyunca aynı ya da benzer isimlerle ve rollerle tanımlandırılıp da farklı coğrafya-kültür ve dönemlerde ortaya çıkan birçok kişilik ve figür olduğu; bunların birbirlerini etkiledikleri bilinmektedir. Toplumsal tarihin incelenmesindeki yetersizliklere bağlı olarak Zerdüşt hakkındaki araştırmalarda da eldeki çok kısıtlı ve parçalı bulguların henüz ancak çok az bir kısmının anlaşılıp açığa çıkarılabildiğinden bu konudaki tartışmanın daha da süreceği ortadadır. Bir de Zerdüşt öğretisinin yayıldığı coğrafya da bir süredir yaşanmakta olan demokratik toplumsal direnişi engellemeye yönelik devletçi yaklaşımın bu konuyu da toplum karşıtı politikalarına dahil ettiğini unutmamak gerekir. 

Özellikle üçüncü yani sonuncu diye nitelendirilen Zerdüşt’ün yaklaşık İ.Ö 1000-600 yılları arasında yaşadığı belirtilir. Zerdüşt Urmiye bölgesinde yaşamıştır. Toplumsal tarihin daha sonraki bölümlerinde görüleceği üzere bu bölge düşünsel, siyasal, sosyal, kültürel hareketler ve direnişler açısından merkezi rol oynayan bölgelerden biridir. 

Zerdüşt’ün etnik kökeni konusunda, ilgili olan her güç ve topluluk kendisine göre yaklaşmaktadır. Ancak Avesta dilinin Kürtçenin Zazaki ve Hewrami lehçelerine yakın olması ve Zerdüşt’ün Kürdistan coğrafyasında yaşamış olması nedeniyle, onun Kürt olduğunu belirtmek doğruya daha yakındır diyoruz.

Zerdüşt’ün ailesi Magu sosyal grubuna mensup olup Spitama soyu olarak bilinir ve Zerdüşti kaynaklarda Athraum veya Aryaman olarak adlandırılır. Aryaman, Mitraizm de Mitra’nın iki yardımcısı tanrıdan biri olup Aryenleri koruyanıdır. Aryaman grubu kendisini bu tanrıya dayandırırlar. Maguların kökeni ise Zagros dağlarının yükseltilerinde ateş etrafında oluşan birlikteliğe ve bu birliktelikten doğan toplumsallaşmaya dayanır. Magular hem dini görevlerin yerine getirilmesi ve hem de sosyal-siyasal sorunların çözülmesinde etkin olduklarından dolayı yerel yönetici rolleri vardır. Zaten dinsel inancın da sosyal bir olgu olması, bu gerçeği doğrular.
Raga’lı Doughdavo adlı anne ve Pourşaspa adlı babadan olma Zerdüşt’e dedesinin adı olan Spitama adı verilir. Zerdüşt, ailenin beş çocuğundan üçüncüsüdür. Bahman Yaşt a göre, Zerdüşt’ün doğduğu gece gökten bir yıldız düşmüş ve bu Zerdüşt’ün peygamberliğine işaret sayılmıştır. Bu olay, Doğu kaynaklı felsefede ruh-beden ilişkisinin gök cisimleriyle yerküre arasındaki ilişkilenmeye bağlı yorumlanması geleneğine dayanır. 

Zerdüşt adı, Zara-o-ster yani altın ışığın çocuğu kavramlaştırmasına dayanır. Yıldızın çocuğu anlamı da geçerli olabilir. 

Tam adı Zer-deşt-ra-spi- tma olan Kürtçe’de zer: sarı deşt:(ova) tréj-keskin ışın-ra: (-e hali)- spi:beyaz tma: bize veren bizi ışınlayan bize yayılan anlamını taşımaktadır. 
Zerdüşt'ün annesinin adı Poroşpa po:saç-şpaak spi beyaz:Ak saçlı demektir. Babasının adı Doghahova’dır. Dog-dog:korkutan heybetli azametli hahova nara, haykırış demektir; Korkutan nara demektir. Bu değerlendirmelerin devamını okumak için tıklayınız: Zerdüşt -  Zerdeşt ne demektir? 

Tüm çocukların aksine Zerdüşt’ün doğarken güldüğü aktarılır. Belki de Zerdüşt felsefesiyle yoğun ilişkide olan Mazdeizm’e neşeli din denmesinin bir sebebi de budur.

Zerdüşt; zeki, paylaşımcı, yardımsever, açık sözlü, sorgulamacı, doğayı-hayvanları ve bitkileri seven, alçakgönüllü, yaşam dolu ve coşkulu olma özelliklerine sahip olduğunu daha çocukluk yıllarından itibaren ortaya koyar.Yaşamı ve kişiliği üzerine yapılan anlatılarda verilen birçok örnek bu özelliklere işaret eder. Bu örneklerden birkaçını vermek gerekirse; Medya'da geleneksel olarak düzenlenen erginlenme törenlerinden birinde, bölgede kötülükleriyle tanınan bir kral da katılır. Zerdüşt bu krala karşı düşüncelerini açıkça ifade etme cüretini gösterir. Zerdüşt onbeş yaşında iken kardeşleriyle birlikte babasına başvurarak mülklerini paylaştırmasını istemiştir. Kendisi içinse sadece Kamara adı verilen kemeri kabul etmiştir. Kıtlık döneminde babasının ambarına girerek tüm ot ve yemleri, başta yük taşıyan hayvanlar olmak üzere açlık çeken hayvanlara dağıtmıştır. 

Ailesinin etkin bir sosyal gruba mensup olması ve kişiliğinin sunduğu olanaklara dayanarak iyi bir eğitim görmüştür. Din ve astronomi üzerine yetkinleşmiş, hekimlikte kendini geliştirmiştir. Dönemin tanınan bilginlerinden dersler almıştır. Ailesinin de mensubu olduğu Mag rahiplerinin din ve dolayısıyla yaşam biçiminde uzun zamandır süren değişim çabalarını gözlemlemiş, toplumun tüm kesimleriyle tanışmış ve yaşamlarını paylaşmıştır. Kendi öğretisini oluşturmasında bu çabaların payı büyüktür.
Edindiği bilgileri bilince dönüştüren Zerdüşt, toplumun içine düştüğü kötü durumu ve yaşam tarzındaki köleleştirici yaklaşımları kabul etmez. Belki de ilk isyanıyla bu yaklaşımını gösterir; Toplumun o zamanki ölçülerine göre, erkekler 15 yaşına geldiklerinde bir imtihandan sonra evlendirilirler. Ancak evlenecekleri güne kadar eşi olacak kızı görmeleri ve ilişki kurmaları yasaktır. Gerçekte Aryen topluma ait olmayan, devletçi uygarlığın ve yabancılaşmanın getirdiği bu geleneğe Zerdüşt karşı çıkar. Bir yaşam boyu birlikte olacağı, tüm yönleriyle yaşamını paylaşacağı insanı birliktelik kurulmadan önce görme ve tanımanın doğru olacağında ısrar eder. Elbette Zerdüşt’ün isyanı bu olaydan ibaret değildir. Toplumun karşılaştığı büyük sorunların bilincinde olan Zerdüşt köklü çözüm arayışlarına yönelir. Önderliğin de belirttiği gibi Zerdüştilik bir Kürt zihniyet devrimini gerçekleştirir. Ancak Zerdüşt öğretisini anlamamız için, onun yaşadığı dönemin ve toplumun özelliklerini incelememiz gerekmektedir.

Zerdüştlük

Zerdüşt‘ün Ahura Mazda tarafından vahiy edilen sözleritemel” anlamına gelen Avesta isimli kitapta toplanmıştır. Avesta‘nın yorumuna ise Zend denmektedir. Bu iki kitabın birleşmesinden oluşan kutsal kitap ise Zend Avesta olarak bilinmektedir. Orjinalinin 12,000 öküz derisi üzerine yazıldığı ve daha sonra bunların İskender tarafından yaktırıldığı söylenmektedir. Şu andaki metnin, eski metni ezberlemiş olan insanlar tarafından kuşaktan kuşağa aktarılarak MS. III. yüzyılda yazıldığına inanılmaktadır.

Yeri ve Önemi

Zerdüştlük tek tanrı kavramını ortaya atan ilk din olarak inanç tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İnsanları batıl inançlara, kanlı kurbanlara ve dinsel ayinlere körü körüne yönlendiren dinsel öğretiler yerine;

İnsanın inancını özgür aklın ışığında kendisinin oluşturması,
İyinin yanında yer alıp kötülüğe karşı mücadele ederek tercihlerini kendisinin yapması ve
Tabii ki neticelerine de kendisinin katlanması gibi önemli özellikleri barındıran bir inanç sistemidir. Bu mücadeleciliğin doğal neticesi de kaderci olmamak açısından önemlidir. Aynı zamanda;

Ruh,
Ölümden sonra diriliş,
Kıyamet günü,
Tanrı katında hesap verme,
Cinvat köprüsü  gibi kavramları da inanç sistemine yerleştirmiş ve Yahudilik, Hıristiyanlık, Budizm,hatta Müslümanlık gibi birçok dini de bu kavramlar doğrultusunda etkilemiştir. Zerdüşt dini her ne kadar Mazdeizm olarak da bilinse de, bazı kaynaklar Zerdüşt‘ten önce de çok tanrılı bir Mazdeizm dininin mevcut olduğunu ifade etmekte, Zerdüştlüğün bu Mazdeizm‘i tek tanrı yönünde evrimleştirdiğini söylemektedir. Mazda ışığı ve bilgeliği temsil etmektedir. Bu anlamda Ahura Mazda bilge tanrıyı ifade etmektedir.

Zerdüşt‘e göre iyilik ve kötülüğün kaynakları ayrı idi. Yani kötülük yaratıcı tanrıdan geliyor olamazdı. İyiyle kötü arasındaki bu düalizm aslında kişinin ruhunda mevcuttu. İyi ruh Spenta Mainyu, kötü ve yıkıcı ruh Angra Mainyu olarak adlandırılıyordu. Tanrı Ahura Mazda iyi ruhun babası olarak biliniyordu. Ancak, Ahura Mazda ‘nın karşısında kötü ruhun babası olan bir başka tanrı yoktu. Ahura Mazda tek tanrıydı ve diğer tanrısal güçlerle birlikte, karanlığı ve kötülüğü temsil eden Ahriman da sadece bir melek, yani şeytandı. Ancak, Zerdüşt ‘ün ölümünden sonra Ahriman tekrar tanrı mertebesine yükseltilmiş ve iyi tanrı/kötü tanrı kavramları altında iki tanrılı bir inanç sistemi geliştirilmiştir.



Akideler

İyilik ve kötülük arasında sürekli bir savaş vardı ve bu savaş iyiliğin zaferiyle sonuçlanacaktı. İnsanlığın görevi iyilik için dua etmek ve kaderci olmak değil, iyilik safında mücadeleye katılmak olmalıydı. Savaş iyiyle kötü, aydınlıkla karanlık, gökyüzüyle yeryüzü arasındaydı. Zerdüşt ‘e göre bu inanış şekli sadece İran halkı (günümüz İran'ı değil, Arya kasdediliyor) için değil, tüm insanlık için geçerli olmalıydı.

Zerdüşt felsefesinin değerleri üç başlıkta toplanmıştı:

• Düşünce iyi düşünülsün! (hum‘ata)
• Söz iyi söylensin! (hak‘hata)
• İş iyi yapılsın! (hve‘sta)

Bu anlamda, etik davranışı inanç sistemlerine ilk kazandıran kişinin Zerdüşt olduğu söylenir.

Sessizlik Kulesi

Ölümle bağlantılı her şey kirli sayılıyordu. Temiz olan toprağın, suyun ve ateşin kirletilmemesi için ölüler gömülmüyor, ateşle temas ettirilmiyordu. 
Sessizlik kulesi denilen kuleler inşa etmişlerdi. Ölüleri bu kulelerin üzerindeki çukurlara bırakıyorlardı ve yırtıcı kuşların cesetleri parçalayarak yemesini sağlıyorlardı. Geride kalan kemikler ise kulenin ortasındaki çukura atılıyordu.

Zerdüşt ‘e göre aydınlık, ışık, güneş ve ateş aynı şeydi ve iyiliği temsil ettiğinden kutsaldı.

Bazı kaynaklar Zerdüştlerin ateşe taptığını söylese de bu doğru değildir. Ritüeller kutsal ateş önünde yapılıyordu ve ateş iyiliği, aydınlığı, ışığı, güneşi temsil ediyordu.

Üç çeşit ateş yakılıyordu:

(1) Ev ateşiBu evdeki ocağın ateşiydi.

(2) Mabetlerde yanan ve kötülükleri uzaklaştıran ateş:
Ateş, tanrının mevcudiyetinin ve enerjisinin yaşayan bir görüntüsüydü. Bu ateş mabetlerde sadece ritüeller esnasında yakılmakta, Hindistan ‘daki ve İran ‘daki bazı mabetlerde ise hiç söndürülmemektedir. Mabetteki ateşe yaklaşanların nefesleri ateşi kirletmesin diye kişilerin yüzlerini örtmesi esastır.

(3) Halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen ateş: Bu ateş aynı zamanda insanları günahlarından arındırma ya da kişilerin suçsuzluğunu ispat etmesi için kullanılıyordu. Suç ve günah işlemiş insanlar kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşin içinden yürüyerek suçunu affettirmesi veya kendisinin suçsuz ve günahsız olduğunu ispatlaması gerekiyordu.

Zerdüşt'ün Ahura Mazda'ya yakarışı

Zerdüş‘ün sorularının cevabını alabilmek için Ahura Mazda ‘ya yakarışı;
Sorarım sana, Tanrım,
Doğrusunu söyle bana,
Kutsal Varlığın Atası
İlk Babası kimdi?
Güneşle yıldızların
Yollarını çizen kim?
Ay kimin gücüyle
Büyür, küçülür?
Bunları anlat bana,
Her şeyi, her şeyi anlat, Tanrım.
Sorarım sana, Tanrım,
Doğrusunu söyle bana,
Kim düzene getirdi dünyayı?
Kim tuttu tüm göğü,
Yerli yerinde sağlam?
Kim yarattı tüm
Şu ağaçları, ırmakları?
Kimdir hız veren
Rüzgârlara, bulutlara?
Kimdi ey Ahura Mazda,
İyi düşünceyi yaratan?
Sorarım sana, Tanrım,
Doğrusunu söyle bana,
Kim sevgiyle yaratmıştır
Karanlığı, aydınlığı?
Kim en iyi duygularla
Uykuyu, uyanmayı var etti?
Kim yarattı sabahı,
Öğleyi, akşamı,
Göreve çağırmak için
Akıllı, bilge insanları?


Kürt İnanç ve Felsefesi; Zerdüştlük….

Zerdüştlük dini, ateşin kutsal sayıldığı dinlerden biridir ve ateş, bu inancın tanrısı Ahura Mazda’nın ruhu ve oğludur. Bununla ilişkili olarak ateş, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran tanrısal bir güce sahiptir. 

İnsanlık, varolduğu, kendini sorguladığı ilk günle birlikte, iyilik ve kötülük arasındaki çizgiyi kimi zaman tanrısal güçle, kimi zaman bilimle, felsefeyle değerlendirmiş ve bu alanda kendisine sunulan veya geliştirdiği yöntemleri kendisine rehber saymıştır. Şüphesiz her iki yöntemin de insanlık tarihinde belirleyici rolleri vardır. Bununla birlikte tanrısal inanç boyutunda çok çeşitlilik göze çarpmaktadır. Bu inançlardan bazılarının felsefi yönü de olan inanç türlerinin olması ise özellikle dikkat çekicidir (Budizm, Zerdüstlük, Alevi inancı vs… ). Bu yazıyla, tarihte en eski tek tanrılı inançlardan olan ve de Kürtlerin İslamiyet’ten önceki inançları olan Zerdüştlük ve kurucusu olan Zerdüşt konusunu kısaca değerlendirmeye çalışacağız.

Zerdeşt - Zerdüşt


Zerdeşt, Zerdüşt, Zarathuştra, Ziradeştra ve benzeri isimler kullanılır. Zerdüşt ve benzeri kullanımlarda geçen kelimeler hep Kürtçe'dir. Zer:sarı dest:ova ra: ismin -e hali (to, for prepositions; Almanca'daki zu praposition) veya Zara:söylemek deşt:doğru "Doğru söyledi" anlamına gelir. Tam adı Zerdeştra Sipitama'dır... (Kürtçe: Sarı ovaya saf ışığımız gibi bir anlamı olmaktadır) Kürdistan'ın Urmiye bölgesinde dünyaya gelmiştir. Türk kaynaklarına göre anlam olarak olarak Zerdüşt kelimesi (Zoroaster , Zaraoster), Zarathustra nın Yunanca karşılığıdır (Zarath: güzel, doğru; üstra: develer demektir). Güzel develere sahip olan anlamını ifade eder. Halk dilinde ise Zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilir. 

Zerdüşt kelimesinin anlamı ve Zerdüşt hakkında daha fazlası için Zerdeşt - Zerdüşt kimdir? i tıklayınız!

Kısaca bahsetmek gerekirse; tarihte Zerdüşt dininin yaratıcısı olan üç peygamberden bahsedilir. I. Zerdüşt yaklaşık olarak M.Ö 3000 yıllarında yaşayan Mahabat, II. Zerdüşt yaklaşık olarak M.Ö 2040 yıllarında yaşayan Haşeng (bunun Hz. İbrahim de olduğu söylenir), III. Zerdüşt ise M.Ö 660 yaşayan Zerdüşt ün kendisidir. Konu olarak ele alacağımız III. Zerdüşt bilge ve ileri bir düşünce adamı ve filozoftur. Bazı tarihçiler, onu İranlı olarak tanıtıyorlarsa da, bu sav doğru değildir. Zerdüşt ün kutsal kitabı Zend Avesta nın sade bir Kürtçe ile yazılmış olması, onun Kürt olduğu kanısını doğrular. Zerdüştlük esas olarak III. Zerdüşt tarafından sistemleştirilip yaygınlaştırılır. Zerdüşt ün kurduğu dinin adına Mazdeizm denilir. Zerdüşt Mazdeizm ile tek tanrılığa yönelirken, egemenlerin gücüyle bütünleşen çok tanrılığı aşar ve tanrıyı egemenlerden alarak, insanlığın özlemleriyle birleştiren bir güce dönüştürür. Soran, sorgulayan tanrının kötülükleri affetmeyeceğine inanır, bu nedenle kötülüklere karşı savaşımını bir tanrı emri olarak öne sürer. 
Zerdüşt ün güçlü bir filozof ve düşünce adamı olduğunu, doğa, toplum ve insan gerçeğine ilişkin bilimsel perspektiflerinde görmek mümkündür. Örneğin Antikçağ Yunan filozoflarının hareket noktası, Zerdüşt inanışının geliştirdiği kavramlara dayanır. M.Ö 538 dönemlerinde yaşayan Theopampos, Ahura Mazda ve Ehriman arasındaki mücadeleyi tabiatın kendi içindeki kanunu olarak algılar. Bu noktada yeri gelmişken doğru anlaşılabilmesi açısından hemen açıklama gereği duyuyorum ki, Zerdüştlük inancında Tanrı kabul edilen Ahura Mazda “Aklın Efendisi” ile sembolize edilir, Ehriman ise kötülüğün güçlerini temsil eder. Ve iyilik-kötülük mücadelesi bu noktada başlar. Yunan felsefesinin Zerdüşlük’ten etkilenme yönündeki diğer bir örneğini ise Heraklitos’da görebiliriz. Heraklitos (Anadolu da Efes de yaşayan Sokrat öncesi filozoftur. Heraklitos doğadaki her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu öne sürmüştür) hareket kuramında Zerdüşt ün karşıtlar mücadelesi çizgisinden etkilenir. Bundan yola çıkarak, Zerdüşt ün gök, ışık, güneş ve diğer göksel varlıkların çözümlenmesini yorumlar, bununla fiziksel evrenin öz devinimlerini formüle eder. Zerdüşt ün felsefi inancının dünyanın beş temel elementten oluştuğunu belirtir. Bunlar toprak, su, ateş, hava ve bitkidir. Bu tespitler kuşkusuz yerindedir. Zerdüşt inancının yaşandığı Mezopotamya bölgesinin coğrafi konumu ve yaşam koşulları bu tespitlerin kaynağını oluşturur. Mezopotamya’nın elverişli topraklarını da düşünecek olursak, Kürtlerin yaşamında doğa koşulları ve tarımın dini inançlarını dahi şekillendirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Zerdüşt inancı, dünyanın dört evreden oluştuğuna inanır. Birinci dönemde iyilik ve kötülük ortaya çıkar. İkinci evrede dünya karanlığa, felakete ve kötülüklere gömülür. Üçüncü evrede iyilik ve kötülük mücadelesinde iyilik kazanır Zerdüşt halklara doğruyu, adaleti göstererek karanlığı ve aydınlığı birbirinden ayrıştırır. Dördüncü evrede ise her tür kötülük ve karanlık kaybolacak, dünyaya barış ve kardeşlik hakim olacaktır. Zerdüşt burada dünyayı aşamalara ayırırken, ilk dönem insanın yaradılış dönemini konu alır. İkinci dönemde, tufanla insanoğlunun uğradığı felaket vurgulanır. Üçüncü dönemde, Zerdüştlük ve sonrasında gelişen uygarlığa vurgu yapılır. Dördüncü aşama da ise insanoğlunun geleceğe dair taşıdığı umuda, özgürlük düşlerine çağrışım yaparak, geleceği tasavvur eder.

Tarihte Zerdüştlük, ilk defa insan iradesine özgürlük tanıyan ve iradeye önem atfeden bir düşünüş olur. Burada özgür irade, felsefenin başlangıcı ve dinin kul anlayışının reddi olmaktadır. İlk felsefenin (Hint, Çin, Batı felsefesi) Zerdüşt ten dünyaya yayıldığını belirtmek abartı olmaz. Bu yönüyle gerek felsefede gerekse inanç boyutunda çok özel bir yere sahiptir.

ZERDÜŞTLÜKTE ATEŞ
Zerdüştlük dini, ateşin kutsal sayıldığı dinlerden biridir ve ateş, bu inancın tanrısı Ahura Mazda’nın ruhu ve oğludur. Bununla ilişkili olarak ateş, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran Tanrısal bir güce sahiptir. Bu inanca göre, ateş bütün varlıklarda bulunur ve canlı ve cansızlarda farklı biçimlerde var olur. İnsanda, hayvanda, bitkilerde, gökte ve yerde bu ateşi değişik zaman ve durumlarda görmek mümkündür. En kutsal olan ateş ise, Tanrı Ahura Mazda ile insan arasındaki ateştir.

Zerdüştlük inancında esas olarak ateşe üç anlam veriliyor. Ya da bu üç anlamda ateş kutsaldır diyebiliriz. Bunlardan ilki, ateşin başlangıcı ev ateşi yani ocak ateşi kabul ediliyor. İkincisi kurbat ateşi (sürekli yanıp kötülükleri uzaklaştıran ateş). Üçüncüsü halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen ve aynı zamanda ateşle temasa geçerek veya içinden geçerek suç ve günah işlemiş olanlar kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşten geçerek kendini temize çıkarması ve suçunu affettirmesine yönelik yakılan ateş ki bunun en güzel örneği de Newroz ateşidir. Ayrıca yine bu inanca göre ateşin kirletilmesi (kutsallığını bozacak şekilde kullanılması), ateşe su dökülmesi hoş görülmez. Ayrıca ateş sadece suç ve günahlardan arındırıp temizleyen özelliğinin dışında ilahi güç, kuvvet ve kudret veren bir kaynak olarak görülür. Çünkü ateşin Tanrı Ahura Mazda’nın oğlu olarak inanılmasının yanında insanların ruhlarının da ateşten geldiği ve ölümden sonra da ruhların yapılmış olduğu ateşin çekileceği ve onunla birleşeceğine inanılmaktadır.

KUTSAL KİTAP

Zerdüştlük inancının kutsal kitabı, hikmet ve bilgi anlamına gelen Avesta dır. Avesta, üç ana bölümden oluşur. Yasna adını taşıyan ilk bölümde dini törenlerde okunan ilâhiler yer alır. Zerdüşt e ait olduğu kabul edilen Gatha lar da bu bölümdedir. Toplam 896 mısradan oluşan Gatha’lar, Gat denilen beş manzumedir. Manzumeler Esnud Gat, Uştad Gat, Spentmend Gat, Vaşnu Hişter Gat ve Vehiştvet Gat adlarını taşırlar. Çeşitli ilâhilerin oluşturduğu ikinci bölüm Yast adını taşır. Videvdat denilen üçüncü bölüm de “şeytanlara karşı kanun” biçiminde adlandırılır. Bu bölümde şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme kuralları yer alır.

ZERDÜŞTLERİN YAŞAM BİÇİMLERİ VE PRENSİPLERİ

Zerdüştlük inancına göre Tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş yaratmıştır. Arkadaşlar arasında eşitliği temel alan bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancının gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüştilikte, doğru yaşama, ahlaki emirlere uyma esastır. Ahlaki emirler; iyi düşünce, iyi söz, iyi iş diye özetlenir. Fakirlere cömert davranma, yabancılara misafirperverlik, bütün lekelerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletli işlerden sayılır. Bazı cinsi konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar, özel ayinler gerektirir. Yine Zerdüşt inancı her alanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bol üretimin sağlanmasını tavsiye etmektedir. Temiz hayvanlardan sayılan köpek ve kedinin öldürülmesini büyük günah saymaktadır. Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarak yasaklanmıştır. Bu inançta şarap içkisi için, dini ibadetle ilgili olup, dini düşüncelerin geliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözünün açılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır. Avesta nın Gatha bölümünde belirtildiğine göre dini inanç alanında şarkı ve şiirlerin önemli bir yeri olduğu görülür. Cenneti şarkılı bir yer olarak değerlendirdiği dikkate alınırsa bunun önemi daha iyi kavranır.

Görünen odur ki; yaklaşık 3000 yıllık bir tarihi olan Zerdüştlük inancının çıkış dönemlerindeki koşulların da düşünecek olursak, bunun sadece inanç biçimi olarak değerlendirmenin hatalı olacağını söyleyebiliriz. Yaşam biçimleri ve öğretilerine bakıldığında ise günümüzdeki birçok inanç biçiminin çok önünde olduğunu da görmek mümkündür. Bu noktada akla gelen diğer bir konu ise bu türden bir inancı yaşamış bir haklın felsefi ve inanç boyutunda ne denli derin değerlere sahip olduğudur.